HADİSLER 30 KISIMDIR.
ONA GÖRE HÜKÜM ÇIKARTILIR.
Hadîs-i
şerîf sahasında mütehassıs kimse. Çok sayıda hadîs toplayıp, senet ve
metinleriyle ezberleyen, râvilerin cerh ve ta'dîl (güvenilir olup
olmadıkları) noktasından durumlarını bilen, bu ilimde ihtisas kazanıp
kitaplar yazmış olan âlim. Muhaddisin çoğulu muhaddisîn'dir.
Üç
yüz binden çok hadîs-i şerîfi, râvîleri (rivâyet edenleri,
nakledenleri) ile birlikte bilen büyük hadis âlimi. Buna, hadîs
müctehidi de denir.
Hep
bir kimse tarafından rivâyet edilen, bildirilen, müsned-i muttasıl
(Resûlullah efendimize varıncaya kadar, rivâyet edenlerden yâni
nakledenlerden hiçbiri noksan olmayan) hadîs-i şerîfler.
Herkes için söylenmiş hadîs-i şerîfler.
Peygamber
efendimiz Eshâbı (arkadaşları) ile otururlarken, Cebrâil aleyhisselâmın
insan sûretinde gelip; İslâm'ı, îmânı ve ihsânı sorduğunda Resûlullah
efendimizin verdiği cevabları bildiren hadîs-i şerîf.
Yalnız
bir kişinin bildirdiği sahîh hadîs. Yahut, aradaki râvîlerden
(nakledenlerden) birine, bir hadîs âliminin muhâlefet ettiği hadîs.
Bir kimse için söylenmiş hadîs-i şerîfler.
Bildirenler
(râvîler) sâdık (doğru) ve emîn (güvenilir) olmakla beraber hâfızası,
anlayışı sahîh hadîsleri bildirenler kadar kuvvetli olmayan kimselerin
bildirdiği hadîs-i şerîfler.
Resûlullah efendimizin, söyledikten sonra, peşinden bir âyet-i kerîme okuduğu hadîs-i şerîfler.
Mânâsı,
Allahü teâlâ tarafından, kelimeleri ise, Resûl-i ekrem sallallâhü
aleyhi ve sellem tarafından olan hadîs-i şerîfler. Hadîs-i kudsîleri
söylerken, Peygamber efendimizi bir nûr kaplardı ve bu, hâlinden belli
olurdu. (Abdülhak Dehlevî)
Söyleyenleri
(râvîleri), Tâbiîn-i kirâmakadar bilinip, Tâbiîn'den rivâyet olunan
hadîs-i şerîfler. Tâbiîn'den rivâyet edilen, bildirilen maktû'
hadîslerin sonraki râvîleri (nakledenleri) Ehl-i sünnet âlimlerinden
iseler, bunlar hakîkaten hadîs-i maktû'dur. Mevdû sanmamalıdır. (İbn-i
Kudâme-Buhârî)
Peygamber efendimiz tarafından ilk zamanda söylenip, sonra değiştirilen hadîsler.
Mânâsı olmayan ve rivâyet şartlarını taşımayan söz.
İlk
zamanda bir kişi bildirmişken, ikinci asırda şöhret bulan, yâni bir
kimsenin Resûl-i ekremden, o kimseden de, çok kimselerin ve bunlardan
dahî, başka kimselerin işittiği hadîs-i şerîfler.
Bir
hadîs imâmının şartlarına uymayan hadîs-i şerîfler. Bir müctehid
(âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerden hüküm çıkaran âlim), bir hadîsin
sahîh (doğru) olması için, lüzûm gördüğü şartları taşımıyan bir hadîs
için; "Benim mezhebimin usûlünün kâidelerine göre mevdûdur" der. Yoksa;
"Resûlullah'ın sallallah ü aleyhi ve sellem sözü değildir" demez.
(Dâvûd-ül-Karsî)
Eshâb-ı
kirâma kadar râvîleri (nakledenleri) hep bildirilip, sahâbî olan
râvînin, Resûl-i ekremden işittim demeyip, böyle buyurmuş dediği hadîs-i
şerîfler.
Sahâbînin
(Resûlullah efendimizin arkadaşları); "Resûlullah'tan işittim, böyle
buyurdu" diyerek haber verdiği hadîs-i şerîfler. Bunda, Resûl-i ekreme
kadar rivâyet edenlerin hiç birinde kesinti olmaz.
Kitab yazanlara, çeşitli yollardan, birbirine uymayan şekilde bildirilen hadîs-i şerîfler.
Te'vîle (yoruma, açıklamağa) muhtaç olmayan hadîs-i şerîfler.
Baştan bir veya birkaç râvîsi(rivâyet edeni, nakledeni) veya hiçbir râvîsi belli olmayan hadîs-i şerîfler.
Aradaki râvîlerden (nakledenlerden), birden ziyâdesi (fazlası) unutulmuş olan hadîs-i şerîfler.
Müseylemet-ül-Kezzâb'ın
ve ondan sonra gelen münâfıkların (kalbiyle inanmayıp, sözleriyle
inandık diyenlerin), zındıkların (kâfirlerin), müslüman görünen
dinsizlerin uydurma sözleri. Ehl-i sünnet âlimleri (Resûlullah
efendimiz, dört halîfesinin ve ashâbının arkadaşlarının yolunda olan
âlimler), müfterâ hadîsleri aramış, bulmuş ve ayırmışlardır. Din
büyüklerinin kitablarında böyle sözlerden hiçbiri yoktur.
Sahâbe-i
kirâmın ismi söylenmeyip, Tâbiîn'den (Sahâbeyi görenlerden) birinin,
doğruca Resûl-i ekrem buyurdu ki dediği hadîs-i şerîfler.
- Hadîs-i Müsned-i Münkatı':
Sahâbîden başka bir veya birkaç râvîsi (nakledeni) bildirilmeyen hadîs-i şerîfler.
- Hadîs-i Müsned-i Muttasıl:
Peygamber efendimize kadar râvîlerden (nakledenlerden) hiçbiri noksan olmayan hadîs-i şerîfler.
- Hadîs-i Müstefîz (Müstefîd):
Söyleyenleri üçten çok olan hadîs-i şerîfler.
Te'vîle (açıklamaya, yorumlamaya) muhtâç olan hadîs-i şerîfler.
Bir
çok Sahâbînin Peygamber efendimizden ve başka bir çok kimsenin de
bunlardan işittiği ve kitâba yazılıncaya kadar, böyle pek çok kimsenin
haber verdiği hadîs-i şerîfler. Mütevâtir hadîsleri rivâyet edenlerin
yalan üzerinde sözbirliği yapmaları müm kün değildir. Hadîs-i mütevâtire muhakkak inanmak ve bildirilenleri yapmak lâzımdır. İnanmayan kâfir olur, îmânı gider. (İbn-i Âbidîn)
Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem efendimizin, son zamanlarında söyleyip, önceki hükümleri değiştiren hadîs-i şerîfleri.
Âdil
ve hadîs ilmini bilen kimselerden işitilen, müsned-i muttasıl (Resûl-i
ekreme kadar, rivâyet edenlerin hepsi tam olup noksan bulunmayan),
mütevâtir (bir çok sahâbînin rivâyet ettiği) ve meşhûr (önceleri bir
kişi bildirmişken, sonraları şöhret bulan) hadîsler.
Bir
kimsenin, bir hadîs âliminden işittim dediği hadîs-i şerîfler. Hadîs-i
şâzlar kabûl edilir, fakat sened (vesîka) olamazlar. Âlim denilen kimse
meşhûr bir zât değilse, kabûl olunmazlar.
Sahîh
ve hasen olmayan hadîs-i şerîfler. Zaîf hadîsi bildirenlerden birinin
hâfızası, adâleti gevşek olur veya îtikâdında (inancında) şübhe bulunur.
Zaîf hadîslere göre fazla ibâdet yapılır; fakat ictihâdda bunlara
dayanılmaz.
- https://sites.google.com/site/islamnahcesi/hadis-logati
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder