BESMELE

بسم الله الرحمن الرحيم


4 Haziran 2009 Perşembe

KUR'AN'da KULLAR'ın AMELLERİ

Kur’an kulların inandıklarından, inkâr ettiklerinden, amel ettiklerinden, kazandıklarından, itaat ettiklerinden, isyan ettiklerinden, namaz kıldıklarından, zekât verdiklerinden, hac ziyaretinde bulunduklarından, umre yaptıklarından, öldürdüklerinden, zina ettiklerinden, hırsızlık yaptıklarından, doğru söylediklerinden, yalan söylediklerinden, yediklerinden, içtiklerinden, savaştıklarından, muharebe ettiklerinden... söz eder.

Selef kuşağından hiç kimsenin ve de hiçbir imamın:
Kul fail değildir, seçme yetkisi yoktur, dilemez ve kudreti de bulunmaz, dediği duyulmuş değildir. Kul, mecazi olarak faildir, dedikleri de duyulmamıştır. Bilakis, bunlardan kelimeleri hakiki veya mecazi anlamında kullanarak görüş belirtenleri, kulun gerçek anlamda fail olduğunu vurgulamışlardır ve bu konuda aralarında görüş birliği vardır. Yüce Allah’ın, kulun zatının, sıfatlarının ve fiillerinin yaratıcısı olduğu hususunda da aralarında görüş ayrılığı yoktur.
Bunu ilk kez inkâr edenler Cehm b. Safvan ve izleyicileridir. Şöyle dedikleri anlatılır: Kul, mecburdur, zorlama altında hareket eder. Kesinlikle kula ait bir fiil yoktur. Kul, asla kudret sahibi değildir...

Cehm, Allah’ı sıfatsızlaştırma (sıfatları olumsuzlama) hususunda da son derece aşırıydı. Allah’ın, kullar için de kullanılan herhangi bir isimle isimlendirilmesini kabul etmezdi. Ona göre, Allah şey, diri (hay), alim (bilen) semi (işiten) ve basir (gören) olarak isimlendirilemezdi. Ancak mecazi anlamda bu isimler Allah ile ilgili olarak kullanılabilirdi. Anlatıldığına göre Cehm, Allah ile ilgili olarak kadir ismini kullanırdı. Çünkü ona göre, kul kadir değildir. Dolayısıyla Allah’a kadir dediği zaman, Allah’ı kula benzetmiş olmazdı.O da, bağlıları da, yüce Allah’ın yaratmasında ve emrinde bir hikmetin olmasını inkâr ederlerdi. Allah’ın rahmetinin olmasını kabul etmezlerdi.

Diyorlardı ki:
“Allah ne yaparsa, salt dilemesiyle yapar, bu dilemenin beraberinde rahmeti söz konusu değildir. Anlatıldığına göre, Cehm, yüce Allah’ın “erhamurrahimin” (merhametlilerin en merhametlisi) olmasını inkâr ederdi. Cüzzamlıların yanına gider, onlara baktıktan sonra:
Merhametlilerin en merhametlisi olan biri, şu adamlara yapılanlara benzer bir şey yapar mı? derdi.

Diyordu ki:
Kullar, işledikleri fiilleri yapmaya mecburdurlar, onların ne fiilleri vardır, ne de seçme yetkileri...
Cehm’in ortaya çıkması, Allah’ı sıfatsızlaştırma, cebir, irca (ertelemecilik) gibi konulara ilişkin fikirlerini yayması, Kaderiye ve Mutezile’nin ortaya çıkmasından sonra, Emevi devletinin son dönemlerine rastlar. Çünkü Kaderiyeciler, bundan önce, sahabe devrinin sonlarında ortaya çıkmışlardı. Cehm, Kaderiyecilere karşı geliştirdiği fikirleri dile getirmeye başlayınca, selef kuşağının mensubu bilginler bu görüşleri reddettiler. Mutezile ve benzeri grupların Kaderiyeci görüşlerini reddettikleri gibi. Her iki taifeyi de bid’atçı olarak nitelendirdiler.

Hatta cebir konusu ile ilgili olarak:
Kullar işledikleri fiillerde mecburdurlar, diyenleri de, mecbur değildirler, diyenleri de reddettiler.

İbni teymiyye
http://sites.google.com/site/teymiye/Home/ehl-i-suennet-ve-kaderiyecilere-goere-kader/4-fasil/kaderi-olumsuzlayanlarin-mecusilere-benzemesi/adem-guenah-islemesine-kaderi-gerekce-goestermemistir/muebahcilar-yahudi-ve-hiristiyanlardan-daha-koetueduerler/5-fasil/kur-an-da-kullarin-amelleri

Hiç yorum yok: